Soma'nın Yetim Çocukları |
Soma faciasının ardından babasız kalan çocuklara psikoterapik tedavi uygulayan Pedagoji Derneği Başkanı Mehmet Teber anlattı: ''Tüm çocukların gözlerinde hüzün vardı. Bazı çocuklar annelerinden bir dakika bile ayrılamıyordu''
'Babam gitti, ya annem de giderse?'
Haber Merkezi (Meltem Yılmaz) - Manisa'nın Soma İlçesi'nde 13 Mayıs'ta gerçekleşen maden faciasında 301 işçinin hayatını kaybetmesiyle 432 çocuk da babasız kaldı. Pedagoji Derneği ve Yeryüzü Doktorları işbirliğiyle Soma'ya giderek bir hafta boyunca maden emekçilerinin çocuklarına psikoterapik tedavi yaptı. Soma'da 7 gün içinde 18 çocuğa toplamda 108 seans oyun terapisi uygulandı. Pedagoji Derneği Başkanı Uzman Pedagog Mehmet Teber, çocukların yaşadıkları sorunları, psikolojik durumlarını ve çocuklara uygulanan oyun terapisini YURT'a anlattı.
- Soma'daki çocuklar nasıl bir travma yaşadılar?
Çocuk için babanın ölümü travmadır. Hayatındaki en önemli iki figürden biri bir anda kayboluyor. İşin içerisine maden faciası, 301 kişinin ölümü, medya girince travmatik etki daha da artıyor. Gündemin ölüme dönüştüğü bir yerde travma daha büyük. Oradaki çocukların durumu normal şekilde babasını kaybeden çocuklardan daha farklı, daha fazla sarsılmış durumdalar. Çünkü olay bireysel değil toplumsal.
- Sizin Soma'ya gidişiniz nasıl oldu?
Daha önceki afet-felaket tecrübelerimiz bize olay yerine hemen gitmenin iyi olmadığını göstermişti. Çünkü çok fazla kişi oluyor, daha cenazeler defnedilmemiş oluyor, yas süreci yaşanmamış oluyor. İlk gün ne yapacağımızı düşünmeye başladık, orada çocuklara yönelik iyileştirici terapi çalışması yapmaya karar verdik. Pedagoji Derneği olarak daha önce Yeryüzü Doktorları ile depremin ardından Van'da proje yapmıştık. Van'da yaptığımız daha çok riskli, ruh sağlığı açısından ciddi yara almış çocukları tespit etmekti. Burada devlet tarafından yapılan liste üzerinden hareket ettik. 60 kişilik listeyi aradık ve bu listeden 18 kişiyi terapiye alabildik. Çoğu Soma'dan taşınmıştı.
'ANNELERİNİ TUVALATE BİLE BIRAKMIYORLAR'
- Soma'daki çocuklara oyun terapisi ile destek verdiniz. Oyun terapisi nedir?
Yas yaşadığımızda ben ağlarım, siz ağlarsınız, birilerine olan biteni anlatırız, konuşuruz. Temel ifade aracımız kelimelerdir. Çocukların kelime hazneleri daha dardır, zihinsel süreçleri de bizim kadar gelişmediği için kelimelerle kendilerini çok iyi ifade edemezler. Çocuk 'Ben çok korkuyorum' diyemez ama bir timsahla oynarken oradan korktuğuna dair ipuçları yakalayabilirsiniz. 'Babana ne oldu, ne hissediyorsun, özlüyor musun?' gibi sorular sorulara kısa cevaplar alırsınız, konuşmayı devam ettiremezsiniz. Konuşma merkezli terapiler çocuklarda işe yaramaz, oyun merkezli terapiler yapmak gerekir. Biz de bu yüzden Soma'da oyun terapisi yaptık, çocuklar ifade edemediklerini etsinler istedik.
- Facianın ardından çocuklarda oluşan psikolojik sorunlar nelerdi?
Soma'da 2-12 yaş arası 18 çocuğa terapi uyguladık. Bazı çocuklar annelerinden bir dakika bile ayrılamıyordu. 'Babam gitti, annem de giderse ne olacak' diyorlardı. Annelerin tuvalete gitmelerine bile izin vermiyorlardı. 9 yaşından büyük çocuklar, özellikle erkekler ise olaydan hiç bahsetmiyor, hiçbir şey olmamış gibi yapıyor, biri konuyu açtığında kapatıyorlardı. Bunlar olayı inkar ederek bastıranlardı. Bazıları depresyona girmişti, çok içe kapanmış kimseyle konuşmuyorlardı. Çocukların acıyı içlerine gömmeleri ileride başka problemlere neden olacak bir durum. Bazı çocuklar ise çok hırçınlaşmıştı, her tarafa saldırıyorlar, yetişkinlerle muhatap olmak istemiyorlardı, gelen komşuları gönderiyorlardı. Alt ıslatma, tırnak yeme sorunları olan çocuklar vardı. Genel olarak bu sorunlarla çalıştık.
'YETER YİNE Mİ BİRİSİ ÖLDÜ?'
- Terapilerde sizi etkileyen olaylarla karşılaştınız mı?
Bir kız çocuğu oyun oynarken dışarıdan gelen belediye anonsu vefat haberi verdi. Kız da ''Off yeter artık yine mi birisi öldü?'' dedi. Bu beni çok etkiledi. Çocuk artık ölümden bıkmıştı. Anons kısık sesle geldiği için duymayacağını sanmıştım ama çocuğun ölüme karşı alıcıları çok açılmıştı. Tüm çocukların gözlerinde hüzün vardı. Terapide çok güzel gelişme gösteren çocuklarımız oldu, konuyu hiç açmazken sonradan konuşmaya başlayanlar oldu. Bir çocuğumuz terapi sırasında 'anne anne' diye ağlarken bir anda 'baba' diyerek ağlamaya başladı. Aslında babaya ağlamak istiyordu bir türlü söyleyemiyordu. Oyun içerisindeki baba figürüne kızan, ona saldırmaya çalışan çocuklar oldu. Onlar da babalarına kendilerini bırakıp gittiği için öfke duyuyorlardı.
- Çocuklara ölüm haberi nasıl verilmeli?
Çocuklar 4-5 yaşına geldiklerinde ölüm gerçeğiyle yüzleşiyorlar, ölen kişinin geri gelemeyeceğini ise 7-8 yaşına geldiklerinde anlıyorlar. O yaşa gelene kadar bir ihtimal var, gelebilir diye düşünüyorlar. Zaten 4-5 yaşlarında bu konularla ilgili sorular sormaya başlıyorlar. Bizim kültürümüzde ölüm konusu tabu gibi çok konuşulmuyor, çocuklardan saklanıyor. Saklandıkça, hayatın içerisinden kaçırıldıkça bu çocuk için daha dramatik bir deneyim haline geliyor. Bir de köy hayatında yaşayan çocuğun kuşu ölüyor, kedisi ölüyor, ölümü görüyor. Ancak şehir hayatında hiçbir şeyin ölümünü görmeyen çocuk ölümü anlamlandıramıyor.
- Ölen kişi için 'Uzağa gitti, gelecek' demek yerine ne yapmak lazım?
Baban uzağa bir yere çalışmaya gitti diyorlar, 1 hafta sonra da öldü diyorlar. Birisi vefat ettiğinde bu bilginin hiç geciktirilmeden çocuğa verilmesi lazım. Çocuğun sevdiği biri en yakını bu haberi vermeli. Psikologlar değil, anne öldüyse baba, baba öldüyse anne haberi vermeli. Üçüncü önemli nokta ise çocuğa haber verilirken direk öldü-vefat etti kelimelerini kullanmak gerekiyor. 'Uzun bir yolculuğa çıktı' dediğimiz zaman bir daha yolculuğa çıkmak istemiyor. 'Allah yanına aldı' dediğimizde Allah'a kızabiliyor, 'Uzun uykuya daldı' dediğimizde uyku problemleri yaşıyor. Verilen kısa bilginin ardından aile inancına göre çocuğa ölüm sonrasını anlatabilir. Cennete gitti ya da ölüm sondur diyebilir. Cennet inancını da fazla abartarak anlatmamalı çünkü bu sefer çocuk 'Ben de oraya gideceğim, öleceğim' diyebilir.
- Sonrasında neler yapmak gerekiyor?
Ara sıra konuyu açıp çocuğun içini dökmesini sağlamak gerek. 'Babanı özlüyor musun? Bak ben de özlüyorum. Babanla en çok ne yapmayı severdin?' diyerek çocukla konuşulmalı. Bizim annelere söylediğimiz, ağladığınızda 'Gözüme toz kaçtı, soğan doğradım ağlıyorum' demeyin. 'Babanı özledim ağlıyorum' deyin. Yetişkin ölüm sonrası kendini tutarsa çocuk da duygularını bastırıyor. Annesinin babasından dolayı ağladığını bilen çocuk, anne doğruyu söylemediğinde ağlamanın yanlış olduğunu düşünüyor.
'ÖLÜMÜN TÜM DETAYLARINI BİLİYORLARDI'
-Soma gibi küçük bir yerde herkes tarafından konuşulan bir ölüm vakası çocuklar için daha da yaralayıcı olmuştur...
Soma'da çocuklarda gördüğümüz sorunlardan biri de ölümün tüm detaylarını biliyor olmalarıydı. Yangın çıktı, trafo patladı, metan gazı geldi, nefessiz kaldılar, el ele tutuşup dua ettiler... Bunları zihinlerinde hep travmatik olarak canlandırıyorlardı. Soma'da çocukların yanında çok fazla şey konuşuluyordu. Yetişkinler çocuk yanında detay konuşmamalı. 'Yüzünü açtım yanmıştı' gibi travmatik şeyler anlatılmamalı. Çocuk bilgisayar oynuyor gibi görünebilir ama kulağı buradadır.
'ÇOCUKLAR MADENCİ KURTARMAYA ÇALIŞTI'
- Soma'da çocuklara madenci seti dağıttınız. Buradaki amaç neydi?
Soma'da ulaşamadığımız çocuklar için 100 aileye terapötik bir oyuncak seti dağıttık. Sette baret, maden sahası, kömürü temsil eden siyah hamur, toprağı temsil eden kahverengi hamur, madenci kıyafetli erkek figür, resim defteri ve boyalar var. Çocuklara bu faciayı çalışmaları için imkan sunduk. Gördük ki bazı çocuklar hemen bareti taktı, hamuru kazdı, madenden birilerini çıkarmaya çalıştı. Yani zihninde olan biteni dışarı attı.
'CANIM ANNEM, CANIM BABAM...'
- Terapilerde çocuklar resim yaptılar mı? Nasıl resimler yaptılar?
Terapilerde biz direk olarak resim çizdirmedik ama çocuklar çizdi. Resimlerdeki değişimlerden bahsetmek lazım. Bir kız çocuğunun resminde başta baba yoktu sonraki terapilerde resimlere baba geldi ve sonra tüm aile bir arada el ele tutuştu. Yani çocuk 'Baba yanımızdan gitti ama bizim bir parçamız' diyor. Erkek bir çocuğun resimlerinde de başta baba yoktu, sonra evin merkezine kendini aldı. Evin erkeği olmuştu, annesinin ve kız kardeşlerinin ellerini tutuyordu. Baba konusunda hiç konuşmayan bir çocuk da kağıda 'canım babam' ve 'canım annem' yazdı, makasla keserek onları ayırdı. Bunları gördüğünüzde üzülüyorsunuz ama bunlar çocukların içlerini dökmeleri anlamına geliyor.
'ANNELERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR YAPILMALI'
- Çocukların anneleriyle görüştünüz mü?
Tabi ki çocukları terapiye almadan önce anneleriyle görüştük. Çocukta ne var ne yok öğrendik. Bazı anneleri çocuklardan daha dağılmış gördük. Onları da destek almaları gerekir diyerek diye raporladık. Anne içinde çok zor bir olay bir anda eşi gidiyor, bundan sonra nerede kalacağını düşünüyor. Bizim kültürümüz kendi başına bırakmıyor, ya baba evine dönecek ya da kayınpederinin evine gidecek. Çekirdek aileyi bozup başka bir ailenin parçası olacak. Dağılan annelerin çocukları terapide en az gelişmeyi gösterdiler. Anne çökerse çocuklar da çöküyor. Anne ile çocuk arasında demir bir ip var. Annelere bir şey diyemedik. Kendi derin acısı varken, 'Çocuğuna şöyle davran, böyle davran' teknikleri anlatmak mümkün olmadı. Benim en büyük ikilemlerimden biri buydu. Anneye bir şeyler söylemek lazım ama bu kadar hassas bir durumda söylemek zordu. Keşke annelere yönelik başka sivil toplum kuruluşları çalışmalar yapsa.
- Facianın ardından yaklaşık 1.5 ay geçti. Siz Soma'daki genel durumu nasıl gördünüz?
Soma'da gündem hala çok sıcaktı. İnsanlar sürekli maden faciasını konuşuyordu. Normalde bir ailede bitecek yas süreci daha bitmemişti. Bu durum devam edecek gibi görünüyor.
'Babam gitti, ya annem de giderse?'
Haber Merkezi (Meltem Yılmaz) - Manisa'nın Soma İlçesi'nde 13 Mayıs'ta gerçekleşen maden faciasında 301 işçinin hayatını kaybetmesiyle 432 çocuk da babasız kaldı. Pedagoji Derneği ve Yeryüzü Doktorları işbirliğiyle Soma'ya giderek bir hafta boyunca maden emekçilerinin çocuklarına psikoterapik tedavi yaptı. Soma'da 7 gün içinde 18 çocuğa toplamda 108 seans oyun terapisi uygulandı. Pedagoji Derneği Başkanı Uzman Pedagog Mehmet Teber, çocukların yaşadıkları sorunları, psikolojik durumlarını ve çocuklara uygulanan oyun terapisini YURT'a anlattı.
- Soma'daki çocuklar nasıl bir travma yaşadılar?
Çocuk için babanın ölümü travmadır. Hayatındaki en önemli iki figürden biri bir anda kayboluyor. İşin içerisine maden faciası, 301 kişinin ölümü, medya girince travmatik etki daha da artıyor. Gündemin ölüme dönüştüğü bir yerde travma daha büyük. Oradaki çocukların durumu normal şekilde babasını kaybeden çocuklardan daha farklı, daha fazla sarsılmış durumdalar. Çünkü olay bireysel değil toplumsal.
- Sizin Soma'ya gidişiniz nasıl oldu?
Daha önceki afet-felaket tecrübelerimiz bize olay yerine hemen gitmenin iyi olmadığını göstermişti. Çünkü çok fazla kişi oluyor, daha cenazeler defnedilmemiş oluyor, yas süreci yaşanmamış oluyor. İlk gün ne yapacağımızı düşünmeye başladık, orada çocuklara yönelik iyileştirici terapi çalışması yapmaya karar verdik. Pedagoji Derneği olarak daha önce Yeryüzü Doktorları ile depremin ardından Van'da proje yapmıştık. Van'da yaptığımız daha çok riskli, ruh sağlığı açısından ciddi yara almış çocukları tespit etmekti. Burada devlet tarafından yapılan liste üzerinden hareket ettik. 60 kişilik listeyi aradık ve bu listeden 18 kişiyi terapiye alabildik. Çoğu Soma'dan taşınmıştı.
'ANNELERİNİ TUVALATE BİLE BIRAKMIYORLAR'
- Soma'daki çocuklara oyun terapisi ile destek verdiniz. Oyun terapisi nedir?
Yas yaşadığımızda ben ağlarım, siz ağlarsınız, birilerine olan biteni anlatırız, konuşuruz. Temel ifade aracımız kelimelerdir. Çocukların kelime hazneleri daha dardır, zihinsel süreçleri de bizim kadar gelişmediği için kelimelerle kendilerini çok iyi ifade edemezler. Çocuk 'Ben çok korkuyorum' diyemez ama bir timsahla oynarken oradan korktuğuna dair ipuçları yakalayabilirsiniz. 'Babana ne oldu, ne hissediyorsun, özlüyor musun?' gibi sorular sorulara kısa cevaplar alırsınız, konuşmayı devam ettiremezsiniz. Konuşma merkezli terapiler çocuklarda işe yaramaz, oyun merkezli terapiler yapmak gerekir. Biz de bu yüzden Soma'da oyun terapisi yaptık, çocuklar ifade edemediklerini etsinler istedik.
- Facianın ardından çocuklarda oluşan psikolojik sorunlar nelerdi?
Soma'da 2-12 yaş arası 18 çocuğa terapi uyguladık. Bazı çocuklar annelerinden bir dakika bile ayrılamıyordu. 'Babam gitti, annem de giderse ne olacak' diyorlardı. Annelerin tuvalete gitmelerine bile izin vermiyorlardı. 9 yaşından büyük çocuklar, özellikle erkekler ise olaydan hiç bahsetmiyor, hiçbir şey olmamış gibi yapıyor, biri konuyu açtığında kapatıyorlardı. Bunlar olayı inkar ederek bastıranlardı. Bazıları depresyona girmişti, çok içe kapanmış kimseyle konuşmuyorlardı. Çocukların acıyı içlerine gömmeleri ileride başka problemlere neden olacak bir durum. Bazı çocuklar ise çok hırçınlaşmıştı, her tarafa saldırıyorlar, yetişkinlerle muhatap olmak istemiyorlardı, gelen komşuları gönderiyorlardı. Alt ıslatma, tırnak yeme sorunları olan çocuklar vardı. Genel olarak bu sorunlarla çalıştık.
'YETER YİNE Mİ BİRİSİ ÖLDÜ?'
- Terapilerde sizi etkileyen olaylarla karşılaştınız mı?
Bir kız çocuğu oyun oynarken dışarıdan gelen belediye anonsu vefat haberi verdi. Kız da ''Off yeter artık yine mi birisi öldü?'' dedi. Bu beni çok etkiledi. Çocuk artık ölümden bıkmıştı. Anons kısık sesle geldiği için duymayacağını sanmıştım ama çocuğun ölüme karşı alıcıları çok açılmıştı. Tüm çocukların gözlerinde hüzün vardı. Terapide çok güzel gelişme gösteren çocuklarımız oldu, konuyu hiç açmazken sonradan konuşmaya başlayanlar oldu. Bir çocuğumuz terapi sırasında 'anne anne' diye ağlarken bir anda 'baba' diyerek ağlamaya başladı. Aslında babaya ağlamak istiyordu bir türlü söyleyemiyordu. Oyun içerisindeki baba figürüne kızan, ona saldırmaya çalışan çocuklar oldu. Onlar da babalarına kendilerini bırakıp gittiği için öfke duyuyorlardı.
- Çocuklara ölüm haberi nasıl verilmeli?
Çocuklar 4-5 yaşına geldiklerinde ölüm gerçeğiyle yüzleşiyorlar, ölen kişinin geri gelemeyeceğini ise 7-8 yaşına geldiklerinde anlıyorlar. O yaşa gelene kadar bir ihtimal var, gelebilir diye düşünüyorlar. Zaten 4-5 yaşlarında bu konularla ilgili sorular sormaya başlıyorlar. Bizim kültürümüzde ölüm konusu tabu gibi çok konuşulmuyor, çocuklardan saklanıyor. Saklandıkça, hayatın içerisinden kaçırıldıkça bu çocuk için daha dramatik bir deneyim haline geliyor. Bir de köy hayatında yaşayan çocuğun kuşu ölüyor, kedisi ölüyor, ölümü görüyor. Ancak şehir hayatında hiçbir şeyin ölümünü görmeyen çocuk ölümü anlamlandıramıyor.
- Ölen kişi için 'Uzağa gitti, gelecek' demek yerine ne yapmak lazım?
Baban uzağa bir yere çalışmaya gitti diyorlar, 1 hafta sonra da öldü diyorlar. Birisi vefat ettiğinde bu bilginin hiç geciktirilmeden çocuğa verilmesi lazım. Çocuğun sevdiği biri en yakını bu haberi vermeli. Psikologlar değil, anne öldüyse baba, baba öldüyse anne haberi vermeli. Üçüncü önemli nokta ise çocuğa haber verilirken direk öldü-vefat etti kelimelerini kullanmak gerekiyor. 'Uzun bir yolculuğa çıktı' dediğimiz zaman bir daha yolculuğa çıkmak istemiyor. 'Allah yanına aldı' dediğimizde Allah'a kızabiliyor, 'Uzun uykuya daldı' dediğimizde uyku problemleri yaşıyor. Verilen kısa bilginin ardından aile inancına göre çocuğa ölüm sonrasını anlatabilir. Cennete gitti ya da ölüm sondur diyebilir. Cennet inancını da fazla abartarak anlatmamalı çünkü bu sefer çocuk 'Ben de oraya gideceğim, öleceğim' diyebilir.
- Sonrasında neler yapmak gerekiyor?
Ara sıra konuyu açıp çocuğun içini dökmesini sağlamak gerek. 'Babanı özlüyor musun? Bak ben de özlüyorum. Babanla en çok ne yapmayı severdin?' diyerek çocukla konuşulmalı. Bizim annelere söylediğimiz, ağladığınızda 'Gözüme toz kaçtı, soğan doğradım ağlıyorum' demeyin. 'Babanı özledim ağlıyorum' deyin. Yetişkin ölüm sonrası kendini tutarsa çocuk da duygularını bastırıyor. Annesinin babasından dolayı ağladığını bilen çocuk, anne doğruyu söylemediğinde ağlamanın yanlış olduğunu düşünüyor.
'ÖLÜMÜN TÜM DETAYLARINI BİLİYORLARDI'
-Soma gibi küçük bir yerde herkes tarafından konuşulan bir ölüm vakası çocuklar için daha da yaralayıcı olmuştur...
Soma'da çocuklarda gördüğümüz sorunlardan biri de ölümün tüm detaylarını biliyor olmalarıydı. Yangın çıktı, trafo patladı, metan gazı geldi, nefessiz kaldılar, el ele tutuşup dua ettiler... Bunları zihinlerinde hep travmatik olarak canlandırıyorlardı. Soma'da çocukların yanında çok fazla şey konuşuluyordu. Yetişkinler çocuk yanında detay konuşmamalı. 'Yüzünü açtım yanmıştı' gibi travmatik şeyler anlatılmamalı. Çocuk bilgisayar oynuyor gibi görünebilir ama kulağı buradadır.
'ÇOCUKLAR MADENCİ KURTARMAYA ÇALIŞTI'
- Soma'da çocuklara madenci seti dağıttınız. Buradaki amaç neydi?
Soma'da ulaşamadığımız çocuklar için 100 aileye terapötik bir oyuncak seti dağıttık. Sette baret, maden sahası, kömürü temsil eden siyah hamur, toprağı temsil eden kahverengi hamur, madenci kıyafetli erkek figür, resim defteri ve boyalar var. Çocuklara bu faciayı çalışmaları için imkan sunduk. Gördük ki bazı çocuklar hemen bareti taktı, hamuru kazdı, madenden birilerini çıkarmaya çalıştı. Yani zihninde olan biteni dışarı attı.
'CANIM ANNEM, CANIM BABAM...'
- Terapilerde çocuklar resim yaptılar mı? Nasıl resimler yaptılar?
Terapilerde biz direk olarak resim çizdirmedik ama çocuklar çizdi. Resimlerdeki değişimlerden bahsetmek lazım. Bir kız çocuğunun resminde başta baba yoktu sonraki terapilerde resimlere baba geldi ve sonra tüm aile bir arada el ele tutuştu. Yani çocuk 'Baba yanımızdan gitti ama bizim bir parçamız' diyor. Erkek bir çocuğun resimlerinde de başta baba yoktu, sonra evin merkezine kendini aldı. Evin erkeği olmuştu, annesinin ve kız kardeşlerinin ellerini tutuyordu. Baba konusunda hiç konuşmayan bir çocuk da kağıda 'canım babam' ve 'canım annem' yazdı, makasla keserek onları ayırdı. Bunları gördüğünüzde üzülüyorsunuz ama bunlar çocukların içlerini dökmeleri anlamına geliyor.
'ANNELERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR YAPILMALI'
- Çocukların anneleriyle görüştünüz mü?
Tabi ki çocukları terapiye almadan önce anneleriyle görüştük. Çocukta ne var ne yok öğrendik. Bazı anneleri çocuklardan daha dağılmış gördük. Onları da destek almaları gerekir diyerek diye raporladık. Anne içinde çok zor bir olay bir anda eşi gidiyor, bundan sonra nerede kalacağını düşünüyor. Bizim kültürümüz kendi başına bırakmıyor, ya baba evine dönecek ya da kayınpederinin evine gidecek. Çekirdek aileyi bozup başka bir ailenin parçası olacak. Dağılan annelerin çocukları terapide en az gelişmeyi gösterdiler. Anne çökerse çocuklar da çöküyor. Anne ile çocuk arasında demir bir ip var. Annelere bir şey diyemedik. Kendi derin acısı varken, 'Çocuğuna şöyle davran, böyle davran' teknikleri anlatmak mümkün olmadı. Benim en büyük ikilemlerimden biri buydu. Anneye bir şeyler söylemek lazım ama bu kadar hassas bir durumda söylemek zordu. Keşke annelere yönelik başka sivil toplum kuruluşları çalışmalar yapsa.
- Facianın ardından yaklaşık 1.5 ay geçti. Siz Soma'daki genel durumu nasıl gördünüz?
Soma'da gündem hala çok sıcaktı. İnsanlar sürekli maden faciasını konuşuyordu. Normalde bir ailede bitecek yas süreci daha bitmemişti. Bu durum devam edecek gibi görünüyor.
Kaynak: www. yurtgazetesi. com
Röportaj: Meltem Yılmaz
Röportaj: Meltem Yılmaz